EÇEM, 25 Mayıs 2010’da düzenlenen Sıfır Istanbul 2050 Çalıştayı’ndan bu yana hem disiplinlerarası (interdis ciplinary) hem disiplinlerötesi (transdisciplinary) ça lışmalarla gündeme geldi. Sıfır Istanbul Çalıştayı (daha önce anlatıldığı gibi), İstanbul’a yapılacak tüm sosyal ve teknolojik yatırımların İstanbul’un ruhunu koruması gerekliliğini vurgulamıştı. Ardından 2011’de düzenle nen Entegre Mimarlık ve Mühendislik Çalıştayı’nda, mimarların ve mühendislerin beraber eğitim görmeleri ve takım halinde çalışmalarının, yapılan tüm yatırımlara ve modernleşme adımlarına insan faktörünü eklemek için gerekli olduğu öne çıkardı. Bu problemler aslında kolayına çözülemez problemler olarak bilinirler. Bu nedenle bunlara komplike, karmaşık ya da ‘wicked’ problemler diyoruz. Bunları çözümü mümkün bir matematiksel denklem gibi görmemiz mümkün değil, ama problemin etkisini azaltmak için olası stratejileri geliştirmek ve adaptasyonu sağlamak gerekli. Bu ‘wicked’ problemlerin başında elbette iklim krizi var. İklim krizinin yıkıcı etkilerinin azaltılması azaltılması için de binalarda enerji verimliliği, şehirlerin düzeni, ve diğer yenilikçi çalışmaları insan faktörünü de ele alarak çalışmamız lazım.

 

EÇEM, bu büyük ve karmaşık problemlere bilimsel olarak mühendislik ve mimarlık öğrencileriyle beraber yaklaşmaya hep özen göstermekte. Bu bağlamda yaptığı mız çalışmaların insana ve topluma

dokunabilmesi için, davranış biliminin de bu çalışmaların içinde yer alması gerektiğini her zaman vurguladık. Bu nedenle iki değişik öğrenci gurubu ile beraber çalıştık. Disiplinlerarası Düşünce ve de Disiplinlerötesi Öğrenci guruplarının çalışmalarına Özyeğin Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Selenga Gürmen’de katkıda bulundu, ve ikinci gurubun çalışmalarına öncülük etti.

 

EÇEM yükseklisans ve doktora öğrencilerinin birço ğu, 2012’den beri kendi çalışmalarında insan faktörü nü işleyip, disiplinlerötesi çalışmalar için gereli bilimsel altyapının hazırlanmasına yardım ettiler. Binalar için yapılan çalışmalarda özelikle ısıl ve görsel konforun bi limsel olarak çalışılması gereği bunun için vurgulandı. EÇEM mezunu yüksek lisans öğrencilerinden Güven Fidan, Ruşen Acet, Doğa Gizem Memiş, Ebru Tatar, Elif Gizem Tuncel ve Ali Can Yelekci’nin tezleri ve Nil Kutlar’ın çalışmaları bu konularda önemli bilimsel dö kümanlar oluşturdu. Doktorasını insanmekan iletişi mi üzerinde tamamlayan Cem Keskin, bu konularda etkin çalışmalar yapmakta. İki diğer doktora öğrencisi Gökçe Ersel Ötkün ve İrem Kurtuluş’un çalışmaları da insan faktörünün bilimsel olarak mühendislik, mimari ve şehir planlama çalışmalarıyla birleştirmesinin üze rine inşa edilmekte. Ayrıca, bir başka doktora öğrenci si Canan Özsoy’un enerji dönüşümü üzerinde yaptığı çalışmalar da disiplinlerarası çalışmanın önemini ülke bazında gösteriyor.

Binalar için yapılan çalışmalarda, ısıl konforun bina kullanıcılarının tercihlerine uyumlu biçimde yönetilmesi nin enerji verimliğine katkısı, Cem Keskin’in doktora tezinde detaylı irdelendi. Ayrıca 2018’de Sustainability dergisinde ve 2020’de ASME Journal of Heat Transfer’de Mengüç’le yazdığı bilimsel makalelerde vurgulandı. Bu çalışmalar temel olarak insan davranışına odaklanmış inovasyon süreçlerinin, konfor ve enerji verimliliği arasındaki tezatları nasıl çözebileceğini örneklendirmek te. Bu çözümlerin belkemiğini oluşturan ve modern binalara hızla nüfuz eden dijitalizasyondan en yüksek faydayı elde edebilmek, ancak teknik ve sosyal uzmanlıkları bir araya getirebilen disiplinlerötesi yaklaşımlarla mümkün. EÇEM’in bu alandaki çalışmaları, özgün modelleme ve veri işleme yöntemlerinin geliştirilmesini de kapsayacak şekilde devam ediyor.

 

EÇEM çalışmalarına katkıda buluna diğer iki doktora öğrencisi aslında mimar kökenli. Özyeğin Üniversitesi, Tasarım, Toplum, Teknoloji Programı’nda M. Pınar Mengüç ve Alpay Er eş danışmanlığında doktorasını yapan Gökçe Ersel Ötkün’ün doktora çalışması, şehirlerdeki çok katmanlı çözülemez problemlere yönelik transdisipliner bir yaklaşım kullanarak yeni bir tasarım modeli / metodolojisi geliştirmeyi hedeflemekte. Gökçe Ersel Ötkün, çalışmasında sürdürülebilir şehirleri sosyal, ekolojik ve ekonomik boyutlardan daha kapsamlı bir şekilde ele alarak öncelikli olarak güncel sorunların ve hali hazırdaki yaklaşımların belirlenmesini amaçlar. Sürdürülebilir kentler konseptinde artık bir kısırdön gü haline gelmiş ve tek disiplin ile çözülmesi müm kün olmayan güncel kent problemlerinin alışılagelmiş yöntemlerle ele alınması, yeni dünya düzeninde yeterli değildir. Canlı bir mekanizma olan şehirler sürekli bir dönüşüm halinde ve kompleks sistemler bütününde birçok alt mekanizmayı, farklı disiplinlerden paydaşı içinde barındırmakta. Fakat bu disiplinlerin içinde bulundukları sınırları ortadan kaldıran, işbirlikçi, bütün cül ve süreç boyunca sosyoteknik bir dönüşümü he defleyen yaratıcı yaklaşımlara ihtiyaç duyulmakta. Bu öngörü ile yapılan bu çalışma; yenilikçi ve değiştirici (disruptive) yeni bir tasarım metodolojisi oluşturarak kentlere yönelik yenilikçi stratejilerin oluşturulmasını hedeflemekte. Yeni bir platform oluşturacak olan bu çalışma sonucunda farklı paydaşlar bir araya gelerek, kompleks problemlere bilimsel temelde ve tasarımın esnekliğinde yaratıcı yeni bir bakış açısı ile kalıcı çözümler geliştirebileceklerdir.  

Bir diğer doktora öğrencisi olan İrem Kurtuluş’un İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir Planlama Bölümü’nde Ayşe Sema Kubat ve M. Pınar Mengüç eş danışmanlığında yaptığı çalışması kentlerin kültü rel kodlarını çözümleyip, daha yaşanabilir akıllı şehir ler oluşturulması üzerine. Kentlerin kültürel kodları da tıpkı insan vücudu gibi bir sistemler bütünüdür ve bir biriyle uyumlu çalışması gereken öğelerin bir araya gelmesi ile oluşmakta, soyut ve somut pek çok unsurun çoğalması ve birbirine bağlanması ile gelişmekte. Temeli çeşitli ekonomik ve sosyal ilişkilerin kurulması amacına dayanan kent kavramının, günümüzde sürdürülebilir ve daha iyi çalışır hale getirilmesi için öncelikle çok katmanlı sosyal ve fiziksel yapısı altında var olan aklın keşfedilmesi ve yere ait bu özelliklerin korunması sağlanarak gelişen teknolojiler ışığında karar odaklı bilge şehirlerin yaratılması hedeflenmekte. Bu çalışma ile yerin kendine özgü değerlerini oluşturan soyut ve somut ilişkilerin kodlarının çıkartılması ve özünde ekonomik, ekolojik ve sosyal yapının sürdürülebilirliğinin sağlanmasına dayanan bir model oluşturulması amaçlanmak ta. Bu doğrultuda tasarlanan bir model ile temelde kül tür destekli ekolojik, ekonomik ve sosyal yönden güçlü parçalara sahip kentlerin oluşturulması ve çok yönlü ve kapsamlı yaklaşımlarla alınan kararlar doğrultusunda bütünün de güçlenmesi sağlanabilecek.

EÇEM’de çalışmalarına yakında başlayan Canan Özsoy’da ‘Enerji Dönüşümü’ kavramını bilimsel olarak çalışıp olası en büyük katkıyı topluma kazandırmayı planlıyor. Bunun için doktorasını Özyeğin Üniversitesi, Tasarım, Toplum, Teknoloji Programı’nda M. Pınar Mengüç danışmanlığında yapmakta.

Son olarak da EÇEM’in disiplinlerarası ve disiplinlerötesi çalışmalarının üç farklı dersle Özyeğin Üniversitesi öğrencilerine anlatılmış olduğunu gururla belirtmeliyiz.  Daha önce bahsettiğimiz, IBM ödüllü CEE211 dersinin ötesinde, M. Pinar Mengüç 20122017 arasında ME 373 Toplum ve Teknoloji dersi ile mühendislik öğrencileri ne sosyal ve tarihsel gelişmeleri anlattı. 2017’de düzenle nen ME 409509 (Sürdürülebilir Enerji, Malzemeler ve Sistemler) dersi ile de EÇEM’in entegre mimarlık mühendislik çalışmaları öğrencilere kazandırıldı. Bu ders İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemeleri ve Sanayicileri Derneği) desteği ile ve sektörden gelen bir çok profesyonelle birlikte düzenlendi. Bu dersin oluşumuna IMSAD’dan Aygen Erkal, Fuçin Ermurat ve EÇEM’den Özlem Bahadır önemli katkılarda bulundular.

Doğa, ancak hislerle beraber anlaşılabilir. Sadece bitkileri, hayvanları ve kayaları inceleyerek doğa’yı tanımlamak isteyenler bunda başarılı olamazlar.

Alexander von Humboldt’ın, Johann Wolfgang Goethe’ye yazdığı mektuptan (1790’lar)